Ana içeriğe atla

NE OLDU BİZE? Edep ya hû

Edep ya hû!
Ha­be­ri gö­rün­ce, Ab­dur­ra­him Ka­ra­ko­ç’­un di­ze­le­ri ak­lı­ma düş­tü.

Yâr de­yin­ce ka­lem el­den dü­şü­yor
Göz­le­rim gör­mü­yor ak­lım şa­şı­yor

Yâ­ri ak­lı­na ge­lin­ce bu hâ­le ge­len adam, onu ka­la­ba­lı­ğın için­de ana­bi­lir mi? Adı­nı söy­le­ye­bi­lir mi? Müm­kün de­ğil.  

Ak Par­ti Bo­lu Genç­lik Kol­la­rı Baş­ka­nı se­çi­len Ta­ha Fur­kan Sön­me­zel, Bey­za Kı­lı­ç’­ı sah­ne­ye ça­ğı­ra­rak her­ke­sin önün­de ev­len­me tek­lif et­miş. Ha­nım kız “E­ve­t” de­yin­ce bü­yük mut­lu­luk ya­şa­mış.
Son za­man­lar­da böy­le ha­ber­ler ço­ğal­ma­ya baş­la­dı. Bir er­ke­ğin sev­di­ği kı­za ten­hâ­da ev­len­me tek­lif et­me­si­nin bir an­la­mı kal­ma­dı ar­tık. Şöy­le her­ke­sin im­re­ne­ce­ği, kıs­ka­na­ca­ğı, gün­ler­ce ko­nu­şa­ca­ğı bir şe­kil­de olur­sa “ö­ze­l” sı­nı­fı­na gi­ri­yor. Ne ka­dar ga­rip de­ğil mi? En özel olan, ge­nel­leş­tik­çe özel­le­şi­yor; an­lam ka­za­nı­yor.

“Aş­kım, aş­kı­m” di­ye di­ye aş­kı aya­ğa dü­şü­ren ye­ni ne­sil­le­rin, Ka­ra­ko­ç’­un di­ze­le­ri­ni an­la­ya­bil­me­si müm­kün de­ğil. Aşk­la­rı­nı ne ka­dar teş­hir eder­ler­se o ka­dar bü­yük ol­du­ğu­nu sa­nı­yor­lar. Oy­sa aşk, giz­li kal­dı­ğı öl­çü­de bü­yük­tür. Şim­di­ki ne­sil, her­ şe­yi fa­ce­bo­ok kı­va­mın­da ya­şı­yor. Or­ta­da ol­ma­ya­nın an­la­mı yok.

Ley­la­’ya “Se­nin aş­kın mı da­ha bü­yük Mec­nû­n’un­ki mi?" di­ye sor­muş­lar. “Be­nim­ki­“ de­miş. Se­be­bi­ni de şöy­le açık­la­mış:

“Dağ­la­ra taş­la­ra be­nim adı­mı söy­le­di. Be­ni her­kes bil­di. Ben­se kim­se­ye söy­le­ye­me­dim. İçim­de tut­tum.”

Mec­nûn, aş­kın­dan ak­lı­nı âzad et­ti­ği için böy­le yap­tı. Onun öz­rü var. De­mek­ki ak­lı ba­şın­da olan adam sev­di­ği­ni di­le ver­mez.

Aş­kın zir­ve hâ­li için söy­le­nen bir söz var­dır. Za­yıf bir ha­dis ol­du­ğu da söy­le­nir. Bir in­san bir in­sa­na âşık olup giz­li tu­tar, if­fe­ti­ni ko­rur­sa ve bu aşk üze­re ölür­se şe­hid olur. Bu­na ör­nek var mı­dır bil­mi­yo­ruz. Çün­kü bi­lir­sek bu şe­hid ta­nı­mı­na gir­mez. Dü­şün­se­ni­ze bir in­san âşık ola­cak; ya­nıp tu­tu­şa­cak; tek dert or­ta­ğı, sır­da­şı Rab­bi ola­cak. Öy­le bir gö­nül dü­şü­nün ki ken­di sır­rı­na dar gel­mi­yor.
Zir­ve­den aşa­ğı­sı, sır­rı­na gön­lü dar ge­len­ler. Ta­ba­na doğ­ru in­dik­çe, ne sır ka­lı­yor ne gö­nül. 

Eşi­nin ken­di­si­ne hiç çi­çek al­ma­dı­ğın­dan şi­kâ­yet eden bir ha­nım an­lat­mış­tı. Ni­hâ­yet, ev­li­lik­le­ri­nin yir­min­ci yı­lın­da bu du­ru­mu di­le ge­tir­miş.Adam­ca­ğız da yıl­la­rı te­lâ­fi et­mek adı­na, ev­li­lik yıl­dö­nüm­le­rin­de gü­zel bir çi­çek yap­tı­rıp eşi­nin iş­ye­ri­ne gön­der­miş. Çev­re­sin­de­ki ha­nım­la­ra böy­le ya­pı­lın­ca na­sıl ha­va­la­ra uç­tuk­la­rı­nı gö­rü­yor­muş çün­kü. Ka­dın­ca­ğız, “Si­ze bir çi­çek gel­di.” di­ye da­nış­ma­dan çağ­rıl­mış. “Çi­çe­ğin eşim­den gel­di­ği­ni gö­rün­ce utan­cım­dan ye­rin di­bi­ne geç­tim. Ma­sa­nın al­tı­na koy­dur­dum. Be­nim ev­li­lik yıl­dö­nü­müm­den ki­me ne?” de­miş­ti. Bi­lâ­ha­re, te­şek­kür bek­le­yen eşi­ne de “Be­ni re­zil et­tin. Evi­mi­zin su­yu mu çık­tı?” di­ye dö­şen­miş.

Bi­zim ne­sil böy­ley­di. Sır­la­rı­mız gön­lü­mü­ze dar gel­se de sı­nır­la­rı­mız var­dı.
Ge­çen se­ne, “Pat­ron Mut­lu Son İs­ti­yo­r” adın­da yer­li bir film sey­ret­miş­tim. İki genç bir­bi­ri­ni se­vi­yor. De­li­kan­lı ev­len­me tek­lif et­ti­ğin­de, kız kâ­bul ede­cek. Her­han­gi bir en­gel yok. Fa­kat, de­li­kan­lı, ev­len­me tek­li­fi­ni ka­tıl­dı­ğı bir te­le­viz­yon prog­ra­mın­da yap­tı. Bü­tün Tür­ki­ye, onun ne ka­dar bü­yük bir âşık ol­du­ğu­nu öğ­ren­di. Kız­ca­ğız don­du kal­dı. Sev­di­ği ada­mın aşk­la­rı­nı sö­mür­me­si, rek­lam ola­rak kul­lan­ma­sı ho­şu­na git­me­di. 

Bi­ze ne olu­yor böy­le? Öte­ki ma­hal­le­ye kar­şı bu ka­dar mı komp­leks­li­yiz de tak­lit et­me­le­re doy­mu­yo­ruz. Ye­ri ge­lin­ce, “Os­man­lı to­run­la­rı­yız.” di­ye ka­sım ka­sım ka­sı­lı­yo­ruz. Os­man­lı edep üze­re ya­şar­dı.
kaynak:http://www.gazetevahdet.com/edep-yahu-866yy.htm

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Babadan Oğluna HEDİYE

6 yaşındaki çocuk birgün babasına sorar; Çocuk; Baba 18 yaşıma girdiğimde bana ne hediye alacaksın? Baba; Daha çok var evladım, der (çocuk 17 yaşındadır) ve hastaneye kaldırılır. Doktor çocuğun kalbinde sorun oldugunu söyler. Çocuk babasına sorar. + Baba ben ölecekmiyim ? Adam ağlamaya başlar cevap veremez  . Çocuk iyileşip evine döndüğünde artık 18 yaşında gelmiştir. Eve geldiğinde yatağının üzerinde bir kağıt görür ve alıp okumaya başlar. Kağıtta şunlar yazılıdır... "Sevgili oğlum hatırlıyormusun , "Baba 18 yaşıma girdiğimde bana ne alacaksın." diye sormuştun. İşte hediyem bu sana, Artık Kalbim kalbinde atıyor. Sana Kalbimi verdim oğlum, iyiki doğdun ...

TÜRKİYE DE KİTAP OKUMA ORANI.

1.  Her sene japonların sahip olduğu oranla karşılaştırılan orandır. acıdır ki biz bu maçta hep yenilen taraftayız. 2.   Dergi okuma oranı % 4 Kitap okuma oranı % 4,5 Gazete okuma oranı % 22 Radyo dinleme oranı %25 Televizyon izleme oranı %94 Üzerinde düşünülmesi gereken daha doğrusu sanırım düşündürten bir tablo. 3.   Cahillikle ters orantılı olan orandır. 4.   Batı'ya gittikçe artar.  5.   Kitap okuma ile ilgili dünyada bir araştırma yapılsa, emin olun derece yaparız. 6.  Zannımca okumakla cahilliğin pek bi alakası yoktur....bizim okumuş yazarlarımız ve proflarımızın yaptıklarına bakınca dediğim anlaşılacaktır...batıya gidince oran artar ama batının halkları okuduğu için ileriye gitmiyor batı.. batının thank tank ları iyi çalıştığı için ileriye gidiyor ...ama yine de okumamanın mazereti olmaz... 7.   Çok yüksek bir orandır. eğer bu ülkedeki okur yazar oranı filistin'den hani şu savaştan başını kaldıramayan filistin'den az ise çıkan her sonuç yüksek sayılır.

Ümitsizlikten sonra nice ümitler, karanlıkların sonunda nice güneşler var."